16 Aralık 2010 Perşembe
Sızı
Benimle birlikte gelmiş; gurbet kıyısına vurduğumda tek yelkenli tek tayfalı sandalımı. Gece çekilmeye başlayınca yıldızlarla üstüme günden, bir ara soluklandığımda yaktı canımı sızı. Bir hançer gibi çekip aldım yerinden. Ne yükmüş, ne acı…Sema’da dikilmiş, kolu, yakası yenmiş elbiseme kayıp düştü bir yıldız. Anladım ki, bu yolculuk ondan yapılmış.
Şimdilerde hatırlıyorum göçlerimi; tekinsiz kutsal şamanın yıkandığı o nehre varalı çok olmamış. Yer- su-gök bir olmuş, insan çivilenmiş yokun arasına, bir düşün sinir ağı…Dağ zirvesinde uyanmış, yenice düştün bu düşe. Hepsi bir an. Firavun mezarını hatırla, bir ton korkularından lahit kapağı… Yığılmış eşyaların bir köşede, zebani olmuş, dikmiş gözünü, biriktirdiğin bu, işe yaramaz. Şeytan kapıda büyümüş, sen kundağında ölümün. Kılıç Boynuzlu Antilop… Dışa doğalı şunun şurasında… Eşi içeriye doğru yırt!
Doğma dünyaya.
a-priori