30 Kasım 2010 Salı

Avangard Manifesto




Avangard sanat kuramının verili hakikate yüklenmesinin, böylece açığa çıkan yıkıcı enerjisinin bir sınır ihlali olduğu doğrudur. Öyle ki, sonsuza dek karşı-devrimci bir hat boyunca kaçar. En çok da iyi polis, kötü polis dümeninden sıvışır. Kurmaca diyalektik yapının kuklacısından da… ‘’ Derin Sanatın ‘’ işbirlikçiliği olur bu, bu da Avangard olmaz. Her ‘’ yeni ‘’ Avangard değilse peki ya nedir? …Olasılıklar sanatı, gerçeklerden gerçek seçme özgürlüğünün sonsuz kaçış çizgisi; ‘oturaklı olun ‘ söylemine karşı, atölyelerin çınlayan neşesi, Avangard yaramazlık önerisi. Mikro politiğin, makro politiğe usturuplu küfrü. ‘’ Tercih etmiyorum ‘’ la başlayan ‘’ yıkımın ‘’, üzerinde özenle çalışılmış panzehiri. Bartleby’nin kuşattığı avukatın utancını yakalamak, gönüllü… Alayla söylenen; ‘ sanat dünyayı değiştirir mi ‘ sorusuna, ‘’ bak değiştirdi ya, bizden çalınanlarla ‘’ diyebilmek, ‘’ sanatla yatıyor, sanatla kalkıyoruz ama sahici olanın teknikle derdi yok, içerikle var ‘’ diyebilmek. Ve hemen içeriği ele geçirebilmek.

İşbirlikçi suskunluğu miskin sarhoşluğundan uyandırmak, tiranlaşacakken tahtından alaşağı etmek onu. Elbette parrhesia içerir Avangard, dosdoğrudur, kalemi uçaksavarlar gibi korkusuzca tarar gökyüzünü. İçinde ve dışında olmaya inanmaz, Nietzsche’nin deyişine katılır, aşağı yukarı şöyledir; ‘’ her şeyiyle gelsin üzerime yaşam ‘’. Yaşamak, var olmak bir haktır, kullanılır sonuna dek. Tam bir ilişki tanımı getirir; insan insana, üretim terbiyesiyle ve yaratıcılıkta, üretende arar dostlukları. Bedenin fiziki çalışmaya da ihtiyacı vardır, eşyayla temaşasını böyle kurabilir, o zaman oluşla karşılaşabilir; bir olasılığın kestirilir/kestirilemez, açığa çıkan hakikati…

Uğuldayan sesler asılı kalırsa tavanda, demiştim ya uçaksavarlar vuracaktır her birini. Düşen enkazdan heykeller diker, hemen kült için öbekleşenler sopayla dağıtılır. Avangard sanatçı sanatıyla, doğayla arasına giren tüm uyaranları siler süpürür, onun tozlaşarak kopyalanan, yeniden üretilen kalbine başka hakikat olasılıklarını fısıldar.
‘’ Tercih etmiyorum ‘’ özdeyişi ( artık özdeyiştir ) insanı makineye bağlı yaşatan simülakrumu yıkıcı tepkime içinde titretir…
‘’ İyi birisi değilim, işte bu kadar basit. ‘’

Wittgenstein’in yeğeni.

Cemil Atik