23 Kasım 2010 Salı

Pulsar ( Atımlı Yıldızın Günlüğü ) Saat: 00:25 Salı Ekim 12



Kişinin dışından, şartların yansımasından ve çoğunlukla dayatmasından kendini bilişi, konumlandırışı bir seziş, duyuş, anlayış aksında bir aşamadır. Etki-tepki ilişkisinin geriliminin boşalmasından ibaret bir yaşam, tıraşlanmamış ifadeyle insan yaşamının bir dönemini açıklamaya, anlamaya, makul karşılamaya yeterde artar. Kapısız, penceresiz, nihayet bilindik mekan dışı ve adına hayat denen irfan mektebinin kendine has kuralları vardır ki, çok değişkenli, paramiliter tavrı bir zaman sonra ötesini ister. Olaylardan, şeylerden bağımsız bir özgürlük çağrısıdır bu. Hiç gecikmeyen, her kişinin de, er kişinin de ruhunun tek eşyası bir sur borusudur, sır zamanlarda yolda, uykuda, düşte düşe uyandırır. İrfan mektebinin hasat zamanı böyle zamanlar, olay, eşya ve şeylerin düzeninin, beş duyunun sahnesindeki küçük kıyametidir. Boynu bükük, korku içinde titrerken bulursun kalbini evrenin merkezinde bir yalnız yıldız gibi sonsuza atarken. Diğer her şeyin kendi içine çöktüğü, gerçeğin, çekirdeğin çıplak kaldığı, ar, namus şişesinin kırıldığı, çiçeklerin kendi cesedinin bedeni olduğu o yer… Ben burada değilim, ben burada değilim diyerek, için için çocuk ağlamalarına inat, yetişkin dikilirsin başucunda, metanetle sararsın o küçük omzu. Hayret! Bu tanıdık yalnızlığı, bu tanıdık hüznü ne zamandır biriktirmişsin… Neşenin kardeşi, varın yarısı, kimsenin kimsesizliği nereden… İrfan isteyen, şımarık yıldızların beş metre karelik sonsuzluk odacığına neşeyle girişine baksın. Kutuplar takla atarken, sana da aynı şey oldu insan. Zamansız bağbozumları, ruhunun iklimi bozdu şarabı, ekşitti işte. Sabırdan şerbet yapanlar, koruktan günbalı yerler elbet. Nasıl karşılayabilirsin şimdi bu yeni seni; isyanla mı, nereye böyle, dur bekle, nereye kaçıyorsun, kaçacak yer yok senden, kendini de götürüyorsun kendinle… Seni seninle konuşturmanın zamanı geldi. Öyle şaşkın bakma, hiç kendi kendine konuşmadın mı… Aslında konuştuğun arzularındı, korkuların, öfken… Her biriyle, edeple konuşmanı sağlamak amacım. Çok kişisin tek mecliste, her kafadan bir seda tek kafada… Korkma, zamana yayarak teker teker buyur edeceksin, soru cevapla yola koyacaksın hoş beşi geçip sohbeti… Kabukların, zırhların; adlarına küfrettirmek isteyecekler, öyle ki, zevkten titreyecekler, sakın yapma. Kulağın demi gelir geçer, yelin hükmü avuç içi kadar…

Unutma yükseklerde süzüldüğümüzde, aşağıdakilere pek küçük görünürüz.


a-priori