10 Temmuz 2010 Cumartesi
Megalabol
Karışık Teknik: Cemil Atik
Siren sesleri, bir felaketin imge boyutlarını kafamda canlandırmaya zorluyor beni. Bir kışkırtma bu… Ambulansın sınırsız, belirsiz bir karanlığa akıp giden, nedense biraz sağa doğru yatmış, soğuk metalden sedye girişi canlanıyor ilkin. Bir de belirgin kırmızı sağ stop lambası. Sedye içeride, görmüyor, biliyorum. Hemşerilerime duyduğum bu türden kayıtsızlıklardan acı duymuyorum artık. Ne var ki, yine de acı bir istihza…
Kayıtsızlık bir kentli hastalığı mı, yoksa bir tür savunma mekanizması mı? Bu soruyu yüklendiğinizde, kurtuluşunuzun ilk cılız ateşini yaktınız demektir. Öteye götürün düşünceyi ve bırakın cevabı önünüze; büyük bir yorgunluğun adı konmamış dinlenme mekânı; kayıtsızlık, suçluluk hissini peşine takıp örseliyor ruhları. Artık daha çok yaşamadıklarımızdan, yaşayamadıklarımızdan sorumlu olduğumuz bir yerdir burası.
Milyonlarca öyküye bölünmüş, bir anlam kırıntısı, bir ana fikir bulup çıkarmamızın mümkün olmadığı, bağlantıları kopuk, uçuşan anlar çöplüğünden başka ne var ki elimizde? Kıyamet gevezeliği, cehennem ağzı, şişkin kafalı cümleler… Elimizde bir tek, tüm dış seslere kapattığımız otonom vicdanlarımız var. Artık öyle genişledi ki, anlam alanının, vicdanların, kalp sınırlarının dışına çıktı; havada yakaladığınız bir insan öyküsünden, bir imge parçasından başkası canlanmaz olur. Sizinle ilişkisiz, sizden ilgi bekleyen bir kirli yük olmaktan öteye geçemez. Derinleşemez, hayatınıza eklenemez, anlam, fikir üretemez anlar ve imgeler mezarlığı… Sadece bir ses ve imge yükü olarak bir belirir, bir kaybolur, hortlaklar gibi… Bu sürekli çıldırtırcasına tekrar eder durur; siren sesleri, tiksindirici bir ‘’ müzik parçası ‘’, korna sesi, olasılıkla bir daha hiç karşılaşmanızın mümkün olmadığı insan yüzleri, sesleri…
Bu boyutlarda bir kent, içinde garip, sessiz anlaşmalı bir ironi barındırır;
‘’ insan ‘’ nefreti… Yaklaşmamak için genişleyen, şiştikçe şişen bu dev sindirimi seven, bundan başkasını düşlememiş olanlar için idealdir. Dost ve arkadaşları ikiyüzlü bir uzaklıkta tutar. Derinliksiz, yüzeysel, zevk düşkünü, sili zevkler baronu, tüketici… Derinlik sizlik için yeterince mazeret… Herkesin masaya, içkili bir sofraya iç içe geçmiş bir kopyasını bırakması yeterlidir artık.
a priori