Bir köpeğin
düşleri.
Yağmur yeni
çiselemeye başlamıştı, ayakları parmak uçlarından hafifçe sürüklenirken havalandığında.
Kollarını her şeyi kucaklamak istercesine sonuna kadar açmıştı. İçindeki sevginin
büyüdüğünü hissediyordu, özgürlüğe sevgisinin. Çam reçinesinin kokusuna
bayılırdı. Onda taze, temiz bir şeyler vardı. Öyle kişilikli bir koku olduğunu
düşünürdü ki; asla hatırlanamayacak olan yitik anıların özlemi gibiydi.
Gitmekle ilgili de bir şeyler vardı içinde bu kokunun. Hem ağlamaklı, hem de güçlü…
Taa içinde hissetti bir yangın gibi bu asaletin hasretini. Sadece bu koku
olabilirdi, bu kokuya dönüşebilirdi. Hep bu halde sonsuza dek yaşayabilirdi. Çam
reçinesinin sesi vardı, yürekte atan bir müziği. Karanlık, güzel, özgün, hep
kendisi. Yitik bir mirasın izinde köpeklere maskara olmuştu. Biraz da
köpekleşmişti işte geçen zaman içinde. Reçinenin peşinde cennetinin ruhunu
kaybetmişti. Her köpek gibi o da ender de olsa düş görüyordu. Korkuyla
zehirlediği bakışlar fırlatıyordu rakibine, azı dişlerine kadar kemikten bir
bıçağa dönüştürdüğü çenesiyle. Ayaklarının altındaki toprağı acıtırcasına
kavrayarak, omurgasını ağır bir mızrağa dönüştürdüğü bedeni rakibinin bedenini
parçalayarak içinden geçip gidebilirdi şimdi.
Kediler…
Sessizliğinin
tadını sonuna kadar çıkarmaya kararlıydı; kendi sinsi sesini çıkarıyordu
sadece. Öyle, diğerlerinin inandığı gibi, bu ne demekse öyle işte, kendisiyle
ilgili bir şeye inandırılmış, inanmış insanların arasında, bakıyordu sadece
onlara. Sessizlik için yaratılmıştı; yumuşak inişler, neredeyse bir pamuk topu
kadar sessizdi. Ölümle ilgili batıl itikatlarına hep şaşırmıştı ama bunu da
bıraktı. Enerjinin dönüşüm anına kaza diyorlardı ne garip. Süreçleri göz ardı
etmeye yarayan kültürlerine tapıyorlardı, ölümden önce bir şeyler yapmaları
gerektiğine inandırıldıkları kültürleri… Artık bu son demişti O. Artık
hatırlatmayacağım. Taklitçi maymunlar sizi. Ve kedilerin tam zıttı dır dır
maymunlar.
apriori