3 Haziran 2009 Çarşamba

Kayıp Bir Kitabın Peşinden




Paris Savcısı, birkaç gün sabahlayarak varlık buldu defterlerimin üzerinde. Bozkırın ortasında, arzın merkezine, çağının mitlerinden biriyle inen bir kentin, aslında bir çukurun kuşağına yarasalar gibi tutunmuş insanların yaşamına, bir elin parmaklarını geçmeyen kahramanlarıyla eğilip bakan bir yazım…

Şimdiki zamanın, gelecekte zorunlulukla yumuşayan, bildik yenidünya siyasetini, arayışın durgunluğu içinde, görece özgürlüğün kişi için hala tehlikeli olabileceğini anlatıyordu. Uykunun, düşlerin, gözlemcilerle savaşıydı; aklı yok edebilen ama düşlere yenilenlerin…

Gündelik hayatın zaaflarını taşıyan, tasarlamadıkları yolların işaretlerini okudukça, güvensizlikle başlayan sorgulamalarını yazdırdılar bana onlar. Vaiz, Oleg O. , Sapar Murat, Okçu Kadın, Kör Kız, Köpeği, elbette Düş Gören.

Uykunun kontrol dışı, otomatik rüzgârına, esrik, sıcak sulara doğru yelken basıp, geçti. Argonotların kısa yolculuğu gibi; merak, ‘’ korsanlık ‘’ bir arada.

Kaybolmak istedi, kendi dileği bu, talihsizlikten öte. Okunmak istemedi. Belki kaderin gizli ilkelerinden birini çalıştırdı, belki de kızdırdı. Hani sürprizleri sever ya kader, onun gibi…

Cemil Atik