Beni yücelten
tüm o cesaretimin, sabrımın üstüne konan. Bazen O’nun sivrisineği olmasını
dilediğim, O’nun sabrına sarıldığım sonra. Balığımın gözle kaş arasında yitip
gittiği, uğraşırken et koparmak için olta ipine sarılmış yengeçlerle…
Yengeçleri
ezdim, balığım gitti, baktım üçer beşer kayboluyorlar karıncalarım. O’nun
korkusunu hatırlatan şaşkınlığın içindeyim. Girmeyeceğim içi boşalmış, ağaçtan
güvenin içine…
Alıp kurtçuğu
yarama yerleştirdim, cinler makamına girmezden evvel baktım değneğinden düşen
ağaç kurtçuğuna, gülümsedim, üstünü örttüm, başının altına bir yastık koydum O’nun.
Şakirtlerine
ekmeği uzatan O’nun ellerine sarıldım, alnıma koydum eli de, ekmeği de… ‘ Değirmenden geliyorum efendim, değirmeni
gördüm ‘ deyiverdim bakışlarımı telaşla gözlerine dikerek. Gülümsedi, sol
elinde somun, omzundan biraz açıkta, yere yakın tutuyor. Sağ elinin avuç içiyle
sarıyor alnımı. Gözlerimi açıyorum ve istemsiz dönüp, ayakta ve suskun şakirtlerin
arasında bedbaht O’nu arıyorum. Hemen tanıyorum, eliyle koymuş gibi kalbim.
Şimdi örümcek
ağına bakıyorum; görünmez kılana beni…