14 Ağustos 2012 Salı

İçindeki İçinde




 Bu et kopartan yılları; bir sinek savaşı verdiğim… Koca cüssemle, tüm vücudumu devindirip, gözsüz, gönülsüz bir çirkinliğin peşindeyim. Tek dokunuşuyla tüm vücudumun titreyerek tiksindiği, rahat yüzü vermeyen yıllar…

Beni yücelten tüm o cesaretimin, sabrımın üstüne konan. Bazen O’nun sivrisineği olmasını dilediğim, O’nun sabrına sarıldığım sonra. Balığımın gözle kaş arasında yitip gittiği, uğraşırken et koparmak için olta ipine sarılmış yengeçlerle…

Yengeçleri ezdim, balığım gitti, baktım üçer beşer kayboluyorlar karıncalarım. O’nun korkusunu hatırlatan şaşkınlığın içindeyim. Girmeyeceğim içi boşalmış, ağaçtan güvenin içine… 

Alıp kurtçuğu yarama yerleştirdim, cinler makamına girmezden evvel baktım değneğinden düşen ağaç kurtçuğuna, gülümsedim, üstünü örttüm, başının altına bir yastık koydum O’nun.

Şakirtlerine ekmeği uzatan O’nun ellerine sarıldım, alnıma koydum eli de, ekmeği de…   ‘ Değirmenden geliyorum efendim, değirmeni gördüm ‘ deyiverdim bakışlarımı telaşla gözlerine dikerek. Gülümsedi, sol elinde somun, omzundan biraz açıkta, yere yakın tutuyor. Sağ elinin avuç içiyle sarıyor alnımı. Gözlerimi açıyorum ve istemsiz dönüp, ayakta ve suskun şakirtlerin arasında bedbaht O’nu arıyorum. Hemen tanıyorum, eliyle koymuş gibi kalbim.

Şimdi örümcek ağına bakıyorum; görünmez kılana beni…


apriori   

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Âdem Ol!



Dizüstü bilgisayarımın ışığı altındaki ellerime baktım uzunca. Ellere böyle dikmek gözleri iyi gelmez derler. Batıl itikadım yoktur desem de her şeyin bir nedeni olması korkutur beni.

Belki bu nedenle, aşağı yukarı on dört milyar el var dünyada diye düşündüm. Yedi milyar olunca rakam aşağı yukarısıyla on binler, belki de yüz binlerce insan olabilir ıskalanan ne hüzünlü. Nüfus sayımında sayılmama korkusundan biliyorum. Sayılmadın mı, sen sayılmadın mı? Yok, olup gittin sen, eksiye saydılar sayanlar seni.

Yüzgörümlüğü hakikati… Nüfus memurunun gölgesi yiyecek ruhumu ANne! Yüz bulan şeytanlar bir pantomimci ustalığında yüzle oynuyorlar; gerektiği kadar gerdiriyor, dudak büküyor, başla onaylıyor. Kayıtsız mahrem olandır ve benim için çok güzeldir. Kayıtsız olan sırdır ve her iyi, yüce sır gibi güç verir insana. Çocuklaşıyorum utanmadan; kayıtsız anılarımı özledim ben, kayıtsız anılarımı. Nereye götüreceğiz bunca fotoğrafı, yükleyip içine dağı, kristalce oynaşan suları… Götürebilecek mi, taşıyabilir mi utanç verici kayıtsızlığımı. Ben hiç yanıma almadım, ben istemedim bu anı protezini.

Yüzünde saklı ey yol arkadaşım; hatıram, an’ım, ölsem kanım akmaz mutluluğum, acılarım, hüznüm sen de saklı. Şipşak gibi işte, bak çağırdım geldi ya, gülücük dolu bir göz kırpmayla.

Akdeniz geldi ya, sesler, kokular, dört yol ağzındaki acılarım benim.



apriori