19 Şubat 2012 Pazar

Göz Kırpan Evrene Karşı




Söylüyorum; Lize Minelli’nin gözlerinin utancından utanıyorum. Çünkü yakından bildiğim tek Amerikalı o. Hüzünlü, büyük palyaço gözleriyle bakışı ne kadar uzağa gidebilir ki. Bakışlarıma dönüyor, öteki türlüsü imkânsız; gözlerimi gözlerine bırakıp, ona Yakup'un çocuklarının cinnetini gösteriyorum.

Bu küçük kadın, çocuksu erotik şiddet gösterilerinden bile hazzetmeyen azizeyle, gerçek bir dişi arasındaki kararsızlığın titreşimi. Kulağıma eğilip, ‘’ New York New York ‘’ şarkısına artık inanmadığını fısıldadığında, onun özgür kılındığına o kadar inanmıştım ki... Neredeyse.

‘’ Amerikalı doğmasının onun suçu olmadığını ‘’ söyleyiverecektim. Ama baştan söylenmeli ki, filmdeki karakterdir, Peggy yani, sözünü ettiğim. Punk’ın mülayim ilk bildirgesi gibi duran bir yüz; güzelliğin böyle kurnazca saklanabileceği şeytanın bile aklına gelmez. ‘’ Öbeğin tepesinde… ‘’ bir tutam çiçek, rüzgârlara titreşerek ses veren, katiyetle yok edilemez olan bir saflık…

Başkasının utancından, öyle ki, böylesi gözlerinkinden utanmak beni felç ediyor. Neden Peggy’nin duyduğu hicabın bizi kurtaracağına bu denli büyük bir arzuyla inanıyorum ki?

Artık küçük ülkenin savaş beylerinin kalbini tutan bir bakışa tutuşturdum kadının nazarını, anlaştık, anlaşmasına… Öte yandan uykuya daldığında ‘’ muzafferler ‘’, Filistin’in düşüyle düşüyorlar, Lize Minelli’nin Peggyciğinin siyah perdesine.

Elimi tutuyor, sonbaharın donduran yağmuruna çıkartıyor beni ( ne çok özlemişim hâlbuki ), uzanıp sigarasını yakıyorum el çabukluğu marifet. Bir süre ayakta öylece bekleşiyoruz, omuzlarıyla dumanın yönünü belirlemek istercesine küçük kısa manevralar yapıyor. Kapıda kaybolmadan az önce bana dönüp gülümsüyor. Onu Garbage’ın solistine benzettiğimi anımsıyorum; ‘’ Bir Dünya Yetmez ‘’.

Sonra Gerçek Cumartesi Vicdanına doğru yürüyorum, sabaha karşı. Kör bir Yahudi yenice kapattıklarını söylüyor, dağılmış olmalarını bilmek ürkütüyor beni, onların da gitmek zorunda oldukları yuvaları olduğunu düşünmem gerektiğini düşünüyorum.

Lize’yı hatırıma getirdikçe, onun utancına bel bağladığımı, ümidimin fışkırdığı kozmik geçidi onun yönettiğini anlıyorum. Bugün bile…


Cemil Atik