Eser: ( Yüklemsiz Tümce ) Selma Akın
Şüphe; bütünlükten kopuş
Felaketlerin doğurganlığına bağımlı bir insanlık, tarihin başlangıcından sesini duyurmak için bağırıyor şimdiki zamanın her salise arayı açan, hep uzaklaşan ruhuna.
İşte tarih, hepten kendi bakışını başlangıca büken, oradan buraya bakmaya çalışan gözün hikâyesidir. Yoksa kör ve sağır bir bilgi fetişizminden başka ne olabilirdi ki… Yolu imleyen işaretlerin okunması, hakikat okulunun zorunlu derslerinden birisidir. Uzay – zamanın zihni, bakışını büktüğünde, Walter Benjamin’in tek kare resmi ortaya çıkar.
Şüphenin, insanlığı bütünlükten, sıfırdan gelen, bağırtılı, uyaran sese sağırlığımızla kopartan illetli korkaklığı. Bilginin şüphe götürür pazarlama mantığı, bilgelikle arayı hayli açtı. Bundan işte, felaketimize açlığımız, ‘’ açığa çıksın artık hakikat, şüpheden ölüyoruz ‘’ feryadı… İntiharcı insanlığın, zavallı gözyaşları… Gerçekte yaşamak istemiyoruz, beraberimizde sürüklememiz bundan dünyayı.
Akıl, bilginin sonunu asla kestiremez. Şüphe ve akıl, diyalektik bir etkileşimin görece benlik kazanan iki öznesi… Şüphe, gözü dönmüş bir fedaisi olabiliyor aklın, mavzeri, sonsuz açlık çeken canavar ağzı… Salt aklın gelişimi, ev dekorasyonu gibi, dışarı bolca çöp bırakmaktan başka bir iş değil. Sindirime aldıklarınızı bir zaman sonra kusacaksınız üstelik. Oysa şeylerin, olguların başka bir açıdan okunması mümkün.
‘’ Hayatın hükmünden kimse kaçamaz ‘’. Acı, hüzün ve bağımlısı olduğumuz kıyamet beklentisi, şüphenin zehirli çiçekleri.
Nihayet, inançlarımızdan, ideolojilerimizden, insanlığımızdan yüreği tutuşturan acılar eşliğinde, derin şüpheler içindeyiz. Herkes kabul etmeli ki, KANDIRILDIK… Güç ve para merkezli bir dolandırıcılık, şu koca insanlık tarihi. Olguları salt öyle oldukları için kabule davet edenler ve olguları sadece deneyci bilgiyle kavrayabileceğimizi düşünenler ya da düşünmemizi isteyenlerce.
Hazır bilgilerin çöplüğünde kursak eskiten insanlık…
Egosunu başkasına bir giysi gibi giydirenlerin tarihi bu.
Öteki tarih ise, kalbin, kalplerin tarihi ki, anadan üryan eserleri var işte, gören göz için. Onların sahnesi kainat, azıkları ise, kalpten gelen iç huzurunun, onu titretircesine koparttığı alkışları.
Cemil Atik