Katil Doğanlar - Aranıyor… Mickey ve Mallory Knox
Düşlere dikkat demiştim ya bir yazımda, orayı pek deşmeden bırakmıştım. Bu o yazının doğası içinde anlaşılabilir bir durumdu, hatta kararındadır, ötesi lafazanlık olurdu. Süregelen bir çatışmanın bir an’ının da ortaya çıkıveren akut bir yıkıma, düşlerde cevap verildiğini çoğu zaman fark etmez insan.
Düşler insanın varoluşunu biçimlendirirken, tarihin seyrinin tümel bir plan olduğuna inandırır beni, eskatolojik değil. Düşler, insanın kendini kandırmışlığının gerekçesidir çoğu zaman. Hep böyle midir, elbette hayır. Buna “onay” mekanizması deyiverelim hele hiç korkmadan. Aldo Huxley’nin deyişiyle ne koyarsanız onu alırsınız düşlerin krallığında. Mürşit ararsan yüreğine yüzünü dön, nerdesin, ne olacaksın o sana tez elden ulaştırır, uçurur haberi. Değil mi yoksa?..
Korkaklığın sabitse, üzmeyecektir, başını göğsüne bastırır, “buraya kadar çocuğum, iyi yol aldın, hele bir soluklan” deyiverir. Tedbirde hata olmazla, kayıpsız geri çekilirsin, stratejin tutmuş(mu dur)tur. Kalp para basmadı hiç düşler, Tanrı’nınkiler buna dahil. Ne isen o olmaya devam edeceksin, insan donlu, serseri donlu, tekmili domuz belki.
Düşler, gözler güne açılır açılmaz kaybolmaz, nazarın sağlamsa çokluğun göremediği, görmek istemediği hayaleti görebilirsin.
İşte bir hayalet senaryosu, şehir masalı;
Plan 1: Açlıkla boğuşmuştur ressam, rutubet, soğuk, parasızlık kanına işlemiş, damarlarında ekşi şarabın dolaştığını hisseder ve sarhoşluk bir yaprak gibi titretir onu kalkar kalkmaz ayağa. Küfrün bini bir…
Plan 2: Ürkütücü gözleri büyük, nefret kaldı geriye şaraptan, damardan… Aç!.. Aç!.. Aç!.. Pay almak gerek paydan. Sanat ürkmüş, zavallıcık yüreğine, içeriye, içeriye sığınmış, büzüşmüş üşüyor, adamın.
Plan 3: Deliliğiyle renk, tutuyor alıyor onu kartondan gökkuşağı içine, yapıştırıcı kalitesiz.
Plan 4: Yokluktan “bir şey” işte, ortada. İntikam saati gelip çatmış, yardımlar ufaktan… Derin bir vicdan satışı, katara denkler… “İşte oldu” der adam, “denkleştim ben de… Egomu şişirenler nerede? Yıkıcı mıyım, sittir alla sen, cillop kızlar…”
Plan 5: Sanat, küçük yavrucak iner basamaklardan, başka bir yürek aramak üzere, ensest, belki cinayet kaçınılmaz yoksa.
Plan 6: “Aynı sıklette değiliz” der ağır sıklet boksör, ressama. “Hele palazlan bir, kanınla yıkarım yüzünü, acımam inan, centilmence değil mi?..”
…İtekleyenler, tanık olanlar, suçu örtenler…
Cemil Atik
Düşlere dikkat demiştim ya bir yazımda, orayı pek deşmeden bırakmıştım. Bu o yazının doğası içinde anlaşılabilir bir durumdu, hatta kararındadır, ötesi lafazanlık olurdu. Süregelen bir çatışmanın bir an’ının da ortaya çıkıveren akut bir yıkıma, düşlerde cevap verildiğini çoğu zaman fark etmez insan.
Düşler insanın varoluşunu biçimlendirirken, tarihin seyrinin tümel bir plan olduğuna inandırır beni, eskatolojik değil. Düşler, insanın kendini kandırmışlığının gerekçesidir çoğu zaman. Hep böyle midir, elbette hayır. Buna “onay” mekanizması deyiverelim hele hiç korkmadan. Aldo Huxley’nin deyişiyle ne koyarsanız onu alırsınız düşlerin krallığında. Mürşit ararsan yüreğine yüzünü dön, nerdesin, ne olacaksın o sana tez elden ulaştırır, uçurur haberi. Değil mi yoksa?..
Korkaklığın sabitse, üzmeyecektir, başını göğsüne bastırır, “buraya kadar çocuğum, iyi yol aldın, hele bir soluklan” deyiverir. Tedbirde hata olmazla, kayıpsız geri çekilirsin, stratejin tutmuş(mu dur)tur. Kalp para basmadı hiç düşler, Tanrı’nınkiler buna dahil. Ne isen o olmaya devam edeceksin, insan donlu, serseri donlu, tekmili domuz belki.
Düşler, gözler güne açılır açılmaz kaybolmaz, nazarın sağlamsa çokluğun göremediği, görmek istemediği hayaleti görebilirsin.
İşte bir hayalet senaryosu, şehir masalı;
Plan 1: Açlıkla boğuşmuştur ressam, rutubet, soğuk, parasızlık kanına işlemiş, damarlarında ekşi şarabın dolaştığını hisseder ve sarhoşluk bir yaprak gibi titretir onu kalkar kalkmaz ayağa. Küfrün bini bir…
Plan 2: Ürkütücü gözleri büyük, nefret kaldı geriye şaraptan, damardan… Aç!.. Aç!.. Aç!.. Pay almak gerek paydan. Sanat ürkmüş, zavallıcık yüreğine, içeriye, içeriye sığınmış, büzüşmüş üşüyor, adamın.
Plan 3: Deliliğiyle renk, tutuyor alıyor onu kartondan gökkuşağı içine, yapıştırıcı kalitesiz.
Plan 4: Yokluktan “bir şey” işte, ortada. İntikam saati gelip çatmış, yardımlar ufaktan… Derin bir vicdan satışı, katara denkler… “İşte oldu” der adam, “denkleştim ben de… Egomu şişirenler nerede? Yıkıcı mıyım, sittir alla sen, cillop kızlar…”
Plan 5: Sanat, küçük yavrucak iner basamaklardan, başka bir yürek aramak üzere, ensest, belki cinayet kaçınılmaz yoksa.
Plan 6: “Aynı sıklette değiliz” der ağır sıklet boksör, ressama. “Hele palazlan bir, kanınla yıkarım yüzünü, acımam inan, centilmence değil mi?..”
…İtekleyenler, tanık olanlar, suçu örtenler…
Cemil Atik