İnsan’ı bir kavram olarak, düşüncede, eylemde tanımlama yarışı…
Bilerek ya da bilmeyerek herkes, her şey bu sır dolu özden içmek istiyor. Damıtılmış bir yaşam yok, her türden ilişkinin tanımladığı hayatlar var sadece. Akla ilkin bir sentez düşüncesi gelse de, temelde hatalı, kısıtlayıcı olur bu. Yaşam, bir sentez amacı taşımaz. Sentez, gelip geçici bir durumdur, açımlanmak için kimi doğru, kimi yanlış verileri içerir. İnsan’dan söz edilmesi de, onu evrenin merkezine Vatikan’ın önermesi doğrultusunda oturtmaz. Hümanizmin, Batı ekonomi siyasetinin, yaşamın kalbine doğrultulmuş bir mavzeri olduğu, geri teptiğinde anlaşılmıştır. Modası geçmiş, derinliksiz kandırmaca…
Böylece, kaçtığımız, ayıkladığımız, çıkartıp, eklediğimiz her duygu, düşünce, Ben’in sınırlarını çiziyor.
Hiç, herkesi tanıdığınız duygusuna kapıldınız mı? Herkes nasıl olurda bir BEN’ e indirgenir ya da öbeklenir? Gözünüzün önüne bir tek beden olarak yansımasa da, bu tanışıklık nereden?
Böylece, kaçtığımız, ayıkladığımız, çıkartıp, eklediğimiz her duygu, düşünce, Ben’in sınırlarını çiziyor.
Hiç, herkesi tanıdığınız duygusuna kapıldınız mı? Herkes nasıl olurda bir BEN’ e indirgenir ya da öbeklenir? Gözünüzün önüne bir tek beden olarak yansımasa da, bu tanışıklık nereden?
Bilinçli olsun, olmasın, İnsan, ömrünün sonuna dek seçim yapar. Seçim yaşamın kanıtıdır. Burada da olayları değil, olayların yansıttığı değerlendirmelerimizi, düşüncelerimizi seçeriz. Korku ya da zevkle seçeriz. Bu, en entelektüel beyin ve ruh için de değişmez. Fark, bilincine varmaksa, belki sadece pişmanlık tanımaz böyle biri. Bu, bir diğer yaşam kanıtıdır. Zengin, fakir, cahil, aydın herkes, yaşadığını bilir. Memnuniyet, mutsuzluk hep aynıdır. Peki, bunca eşitlik varken, seçim neden, ya da neden bunca çaba?
Bizi durmadan kendine çeken ebedi soru dışında, hizmet edilen başka bir şey yoktur. Soru aşağı yukarı şöyle olmalıdır kısaca; İNSAN nedir? Amacı, hadi küçük bir sırrı aşikâr ederek söyleyelim, sınırsızlığı gibi araştırma başlıkları, bu tek sorunun içinde gizlidir. Tüm bu sarılmalar, tutunmalar, tanımlamalar içinde kaybolup, gideni bulmak… Ben’in dışında görünen örneklerin İnsan olmak deneyimlerini gözlemleyerek, belki yaşayarak, kendi Ben’imize bir yer açmak.
İNSAN tanımının sınırsızlığı, hayat dozunun doyumsuzluğu arzularımızı kışkırtsa da, ağırbaşlı cevaplar vermek gerekiyor.
Cemil Atik