27 Ocak 2008 Pazar

bu aşk...

hep koruduğumuz bu aşk; içimizdeki canavarı zarafetle selamlayan, kendi ağlamasına uyanan masumiyet, yüzüne dönük karanlığın bile, kalbin aynı attığı.
aşkım konuştu ve şöyle dedi; ‘’ var olmanın kaçınılmaz acılarının önünde, kendini sevdiğine siper ediyorsun. Mümkün olmayanı, bir düşü yaşatıyorsun beceriyle. ağır bedel ödediğin pekala söylenebilir, en azından öngördüğün sınırlarını zorluyorsun. Düşünceli ve açıksın, vesaire vesaire… ‘’
şimdi kırmızı bir eldiven deniz fenerine tırmanıyor, satın alıyor ışığıyla kırmızı, aşkımı, mümkün olan güzel geleceğimi. aşkım konuşmasını tamamladıktan sonra oluyor bunlar. Beyaz bir tüy kalkıyor, bir volkan gibi gürleyen, kanın yapış yapış esnettiği kalbimin üzerinden.
Vicdanım o, tüm evrene duyduğum, yerimi belli eden hurma ağacı, gökteki bir yıldızla dostluk kadar gerçek, düş olamayacak kadar düş.

urguz